Kozmetiğin Tarihi

   Kozmetiğin Tarihi

İnsanoğlu, tarih boyunca bedenini güzelleştirmek için çareler aramıştır. Bunun en belirgin örneği, ilkel toplulukların yüzlerini bitkisel veya madensel boyalarla boyamalarıdır. Eski çağlarda yalnız kadınlar değil, erkekler de güzelleşmek için çeşitli yöntemlere başvururlardı. Geçmişin büyük düşünürlerinden Hippokrates, Plutharkos, Herodotos, Büyük Plinius, Paul d'Egine, Ovidius, Galen gibi ünlüler de bu konuya ilgi göstermişlerdir. Dolayısıyla, kozmetik kullanımının geçmişi çok eskilere dayanıyor. Yapılan ilk merhemin reçetesine Ebers papirüsünde rastlanır: Saçları uzatmaya yarayan bu merhem, firavunların birinci hanedanı zamanında, Milattan üç yüz yıl önce, Teta Kralı'nın annesi tarafından hazırlanmıştır. Herodotos'a göre, Seytes kadınları da, servi ve sedir ağaçlarının odunu ile günlüğü, sert bir taşın üzerinde ezerek suyla karıştırıp, bir macun haline getirir ve bu karışımı yüzlerine, bedenlerine sürerlermiş. Bu sıvı ancak ertesi gün çıkarılırmış. Böylece bedenlerinde hoş bir koku kalır, ciltleri de yumuşaklık ve parlaklık kazanırmış. Eski Mısır'da, kadınların göz kapaklarını boyamak için rastık kullandıklarını, Kleopatra'nın cildini beyazlatmak ve yumuşatmak için sütle yıkandığını biliyoruz. Günümüzden 3000 yıl önce, Eski Yunan kadınları, kurşun karbonatla boyanarak, yüzlerini soldurmaya çalışıyorlardı.






Hristiyanlıktan binlerce yıl önce Babilliler ve Mısırlılar yağlı parfümler kullanırlardı. Eski Mısırlılar, banyolarına çeşitli kokular koyar, bedenlerini kille temizlerlerdi. Banyodan çıkınca da ciltlerinin kuru kalmaması için, bedenlerine güzel kokulu yağlarla masaj yaparlardı. Zamanla bu gelenekler, eski Yunan Uygarlığı'na da yayıldı. Aristoteles, Ksenephon gibi filozoflar zamanında, güzelliğe büyük önem verildi. Ortaçağ'da Araplar bu gelenekleri Avrupa'ya geçirdiler. Araplar için kına, her zaman gözde bir saç boyası olmuştur; hala da öyledir. Saç boyalarını, yüze sürülen müstahzarları, banyoya konan tuvalet losyonlarını, Batı ülkelerine Haçlı Seferleri'nden dönenler tanıtmıştır. Eski çağlarda doğu ülkelerinde, kohl denen, antimondan yapılmış bir sürme kullanılırdı. Asurlular ise, gözlerine mavi bir sürme sürerlerdi ve bu rengin, kızgın güneşin olumsuz etkisini hafiflettiğine inanırlardı.


Kokulu yağların yurdu ise Asya ülkeleri olmuştur. Moğol İmparatorluğu zamanında, Hindistan'da pek çok parfüm kullanılırdı. Çinliler de bitkilerden yaptıkları yağları kullanırlardı. Çinliler akupunkturu ilerlettikleri sırada, eski Mısırlılar esanslar üzerinde bilgi edinmeye çalışıyorlar, aynı zamanda yüzlerine beyaz bir renk vermek için, çok az miktarda beyaz kurşun sürüyorlardı. Esans kullanan yalnız Mısırlılar değildi. Babil'de bulunan bir toprak tabletten, Milattan 1800 yıl önce sedir, selvi ve mürsafi ağaçlarının yağının ithal edildiği anlaşılmaktadır. Bu tablet, esans ticaretinin 4000 yıl öncesine dayandığını kanıtlıyor. Eski çağlarda Suriyeli uzmanların, Korintos kentini parfüm yapımı merkezi haline getirdikleri anlaşılıyor. Bu konuyla eski Yunanlılar da ilgilenmiş ve Mısırlılar'dan pek çok şey öğrenmişlerdir. Parfüm sanatını zamanla ilerletmeyi başaran Yunanlılar, çeşitli bileşimler yapmışlardır. O çağın en ünlü parfümü "Magaleion"du. Bu parfüm, yapımcısı Magallum'un adından ötürü böyle adlandırılmıştı.


Romalılar, Yunanlılar'a oranla, parfüm kullanımında daha eli açık davrandılar. Saçlarına, elbiselerine bol bol parfüm sürerlerdi. Yataklarının güzel kokması için de parfümden yararlanırlardı. Roma İmparatorluğu çöktükten sonra kaçan Romalılar; parfüm sanatını beraberlerinde İstanbul 'a da getirdiler. Böylece Bizans saltanatı, "kokulu" bir saltanat oldu.

Kozmetik müstahzarlarının ilk kez Mısır'da kullanıldığı kanıtlanmıştır. Bundan elli yıl kadar önce, Amerikalı arkeologlar, piramitleri yaptıran Mısır Firavunu Keops'un annesinin mezarını kazdıklarında, çeşitli hazineler buldular. Bunlar arasında güzellik müstahzarları ile dolu bir kutu da vardı. Damıtma, imbikten geçirme işlemi X. yüzyıl sonlarında, Arap fizikçisi İbni Sina tarafından bulunmuştur. Bu büyük bilgin bitkilerin yalnız esansından değil, güzel kokulu sularından da yararlanmasını bilmiştir. Avrupa'ya ilk kez Haçlı Seferleri sırasında getirilmiştir. Bu maddeler Avrupalı bir iş adamının, güzel kokular ise zamanın güzel kadınlarının dikkatini çekince, Avrupa XII. yüzyılda parfüm yapımına başlamıştır. Unutmamalı ki, kozmetik müstahzarları sadece kadınların tekelinde kullanılmamıştır. Kuzey Amerikalı Kızılderililer ve bazı Afrikalı kabileler, ayinlerinde ve toplu danslarda, erkeklerin yüzlerine de türlü boyalar sürerlerdi.

Rönesans çağında yeni bir sınıfın oluşması lükse karşı büyük bir düşkünlük yaratmıştır. XVII. yüzyılda erkeklerin de makyaj yaptığı görülmektedir. XIX. yzyıl sonlarında ve XX. yüzyıl başlarında kozmetik ticareti belirgin bir yön almaya başlamıştır. Yeni keşiflerin; sabunsuz şampuan, soğuk perma ve daha birçok saç, cilt, yüz bakımıyla ilgili kozmetik madde yapımında büyük rolü olmuştur.

Pudraya gelince; ilk olarak M.Ö. 2500 yıllarında, Mısır ve İran'da ortaya çıkmıştır. Cildi beyazlaştırmak için bazı maddeler karıştırılarak, yüze sürülüyordu. Bu karışıma "talak" deniyordu. Bu günkü talk kelimesi, talaktan gelir. Eski Mısırlılar yüzlerini alçı sürerek beyazlaştırırlarmış. Kleopatra'nın da yüzüne bol bol pudra sürdüğü bilinir. Orta çağ'da da yüze soluk bir renk sağlamak için pudra sürülürdü. Zamanla bunun yerini buğdaydan elde edilen nişasta aldı. Daha sonraları ise pudra, pirinçten elde edilmeye başlandı. Fransa kralı XV. Louis zamanında erkek, kadın, çoluk çocuk herkes yüzüne, hatta başına geçirdiği perukaya pudra sürerdi. Pudranın askerlerin kılığında da yer aldığı görülür. Fransızlar devrim sırasında bile, süse karşı eğilimlerini sergilemekten geri kalmamışlardır. Napolyon' un İtalya Seferi'nde pudra kullandığı bilinir.


19. yüzyıla kadar, yüz beyazlatmada, içinde karbonat, hidroksit ve kurşun oksit bulunan özel bir karışım kullanılıyordu. Her kullanımda bedende biriken bu maddeler, sayısız fiziksel rahatsızlığa neden olur; kimi zaman kasların felç olmasına ya da ölümlere yol açardı. 19. yzyılda bu ölümcül karışımın yerine, içinde çinko oksit bulunan yeni bir yüz pudrası kullanılmaya başlandı. Göz pudrası olarak kurşun ve antimuan sülfür ile birlikte, dudak boyası olarak civa sülfür ve gözlerin parlamasını sağlamak için de güzel avratotu gibi zehirli maddeler kullanılıyordu.

Terlemeyi önleyen ve etken maddesi alüminyum klorür olan koku gidericiler de, 1890' larda ortaya çıktı. 1940' larda, yarattığı cilt sorunları nedeniyle, alüminyum klorür yerini, günümüzde de kullanılan alüminyum klorohidrat aldı. Kozmetik endüstrisinin günümüzdeki anlamıyla büyümeye başladığı dönem, 20. yüzyılın başlarıdır. 1910' lu yıllarla 50' li yıllar arasında, gazete ve dergilerde çıkan yazılar aracılığıyla, kadınlara, egzersiz, diyet ve kozmetiklerle saç ürünlerinin düzenli kullanımının, kendilerini daha çekici kılacağı anlatıldı. Daha önceleri bu tür güzellik yardımcılarını kullanmanın, ahlaki değerlerle çatıştığı ve kuşkulu çevrelere özgü olduğu düşünülürdü. Sinemanın icadı ve renkli film yönteminin geliştirilmesi; kozmetik endüstrisi açısından bir dönüm noktası oldu. İlk kadın sinema oyuncularından Theda Bara'nın; beyaz perdede, Helena Rubinstein kozmetik ürünleriyle süslenmiş görüntüsü, büyük sansasyon yaratmıştı. Rubinstein, rimeli ve renklendirilmiş pudra kavramını geliştirdi. Fransız sahne sanatçılarından etkilenilerek, gözler çeşitli renklerle gölgelendirilmeye başlandı; dudaklar kırmızıya boyanarak belirginleştiriliyordu. Hollywood' da makyaj sanatçısı olan Max Factor ise, o dönemlerde, çok çeşitli ürünlerle kozmetik endüstrisine katkıda bulunan bir başka addı. Onun ürünleri, film teknolojisindeki gelişmelerin sonucuydu; çünkü, renkli filmlerde istenen etkilerin yaratılabilmesi için, oyunculara farklı makyajlar yapılması gerekiyordu.

Birinci Dünya Savaşı'nın da kozmetiğin yaygınlaşmasında önemli rol oynadığı düşünülüyor. 1910' ların sonunda kadınlar; hem toplumsal hem de ekonomik açıdan özgürleştiler. 1920' lerde, sinema sayesinde beyaz ten modası tarih oldu; artık, bronz ten modaydı. İkinci Dünya Savaşı sırasında, naylon çorap kıtlığı nedeniyle çıkan "bacak makyajı modası" nın ardından; 1950' lerde, bronzlaştırıcı ürünlerin reklamlarında artış oldu. Aynı yıllarda, televizyonun yaygınlaşmaya başlamasıyla, Procter&Gamble gibi sabun firmalarının sponsorluk yaptığı bazı radyo programları da, televizyona taşındı. Kozmetik ürünlerinin reklamları yaygınlaştı. 1960' larda, hem takma kirpiklerin hem de doğal kozmetik ürünlerinin popülerliğinde artış oldu. Doğal ürünler, havuç suyu ve karpuz özü gibi bitki kökenli karışımlara dayanıyordu.

1970' lerde, ABD'de soyu tükenmekte olan canlıları koruma yasasının yürürlüğe girmesiyle, belli bitkilerin ve hayvanların üretimde kullanılması yasaklandı. Sonraki yıllarda, hem teknolojideki ilerlemeye, hem de kozmetik pazarının doymak bilmeyen açlık duygusuna bağlı olarak, çok daha karmaşık ve çeşitli ürünler üretilmeye başlandı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ANALİZ

+28
°
C
H: +31°
L: +20°
Diyarbakır
Pazartesi, 16 Haziran
7 Günlük Hava Tahmini
Sa Ça Pe Cu Ct Pz
+31° +33° +36° +38° +37° +35°
+18° +17° +20° +23° +24° +23°






Lazer epilasyon nedir

Lazer epilasyon nedir? Lazer epilasyon yaptırırken nelere dikkat edilmeli?


Lazer epilasyon büyük kolaylık sağlıyor, ancak yaptırırken çok dikkat etmek gerekiyor. Aksi halde bu işi bilmeyen ellerde ciddi cilt yanıklarına kadar kötü sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Lazer epilasyonun tehlikeli neler? Lazer epilasyon zararlı mı?

Lazer epilasyon teknolojisi istenmeyen tüylerden kurtulma yolunda önemli bir teknik. Lazer epilasyonun getirdiği kolaylıkların yanında işinin ehli olmayan kişiler sebebiyle büyük sorunlar da meydana gelebiliyor. Peki lazer epilasyon yaptırırken nelere dikkat etmek gerekli, lazer epilasyon kaç yaşından büyüklere uygulanır, hangi cilt yapılarına lazer epilasyon uygulanabilir? İşte merak edilenler…



LAZER EPİLASYON NEDİR?

Lazer epilasyon teknolojinin getirdiği yeni epilasyon yöntemlerinden birisidir. Lazer epilasyon , istenmeyen tüylerin lazer enerjisi kullanarak kalıcı ve sağlıklı olarak yok edilmesidir. Lazer ışığı, bildiğimiz ışıktan farklı olarak ışığın tek dalga boyunda düz bir demet halinde yayılmasıdır. Milisaniyelik atışlarla cilde uygulana lazer ışını, kıla renginin veren melonin pigmenti tarafından emilir ve çevre dokuya zarar vermeden seçici olarak kıl köküne yoğunlaşır. Kıl kökünde ısı oluşturur ve kıl kökünü tahrip eder.




LAZER EPİLASYON KİMLERE UYGULANIR?

Lazer epilasyon 12 yaşından büyük kıl ve cilt yapısı uygun olan herkese uygulanabilir. Bu uygulamaların FDA onayı almış cihazlarla yapılması önemlidir. Lazer epilasyonda sonuç alma seans sayısı kişiden kişiye göre değişiklik gösterebiliyor. Genel olarak 1. Seans ve aralıkları vücut bölgesinde 2 ayda bir 4 -6 seans, yüz bölgesinde ayda bir 6 -12 seans olmak üzere değişir. Lazer epilasyon doğru uygulandığında herhangi bir zararı yoktur. Güvenli ve etkili epilasyon için cilt rengi, kıl rengi kalınlığı ve yoğunluğu dikkate alınmalıdır.



NERELERDE LAZER EPİLASYON YAPTIRILABİLİR?

Lazer epilasyon merkezi seçerken güvenilirliği ve bu merkezin sağlık kuruluşu olması zorunludur. Ayrıca kullanılan cihazlar, bunların ten tipine uygunluğu hijyen v.b etkenler yoksa olumsuz sonuçlar görülmesi kaçınılmazdır. Çok önemlidir. Lazer epilasyon uzun yıllardır uygulanan bir epilasyon yöntemidir. Tüm dünyada güvenirliliği konusunda şüphe kalmamıştır. Gelişen teknoloji ile beraber sonuçlardaki başarısı da artmıştır.



KİMLERE LAZER EPİLASYON UYGULANMAZ?Lazer epilasyon tamamen beyaz tüylere sahip kişilerde, hamilelerde, sedef hastalığı gibi deri hastalıkları olanlarda, bazı önemli yan etkileri bulunan sivilce ilacı gibi ilaçlar kullananlarda, sistemik izotretinoin kullananlarda, kalp pili olanlarda, ayva tüyü olanlarda ve epilepsi hastalarında önerilmiyor. Bu gibi durumlarda mutlaka bir uzmana danışın.


LAZER EPİLASYONDA BUNLARA DİKKAT!


Uygulamadan sonra en az 3 ay güneşten korunun ve 30 veya daha yüksek faktör güneş koruyucusu kullanın. Bölgeyi nemlendirici kremler ile nemli tutun.Uygulamadan sonra 24 saat sıcak su değdirmeyin.24 saat içinde ağrı ya da şişme olursa yumuşak beze sarılı buz uygulayın.Gerektiğinde ağrı kesici kullanabilirsiniz.Uygulamadan sonra 48 saat bölgeyi tıraş etmeyin.Bölgede kabuklanma olursa el sürmeyin.Ağda tüy dökücü kremler kullanmayın.Bölgeye nazik davranın ve kaşımayın. Keseleme gibi tahriş edici işlemlere maruz bırakmayın.Ateş ya da iltihap gibi enfeksiyon bulgusu varsa mutlaka işlem yapan kişiyi arayın.Yüz epilasyonları sonrasında 24 saat fondöten, allık gibi cildi kapatan ürünler kullanmayın.1-2 aylık aralıklarla ortalama 6-8 seans arasında, yüzde ise 10-12 seans arasında sonuç veren lazer epilasyon, alanın genişliğine bağlı olarak tedavi birkaç dakikadan birkaç saate kadar çıkabiliyor.Yeni cihazlarla bu süre 30 dakikaya kadar inebiliyor.Uygulama sonrasında 2-3 günde içinde tüyler kendiliğinden dökülmeye başlıyorLazer epilasyonun uzman hekimler kontrolünde yapılması önemli.Güvenli ve etkin şekilde olması için kıl ve cilt tipine göre değerlerin doğru belirlenmesi; cilt rengi, kıl yoğunluğu, kıl rengi ve kalınlığına bakılarak, doğru cihaz ve enerji tespit edilmesi gerekiyor.



İğneli Epilasyon

İğneli Epilasyon


İĞNELİ EPİLASYON NEDİR?

Tıptaki ismi elektroliz olan iğneli epilasyon tekniği yaklaşık olarak yüz yirmi senelik bir geçmişe sahiptir ve halen günümüzde %100 oranında sağlıklı, kalıcı ve en etkili yöntem olarak bilinmektedir. İğneli epilasyon uygulanacak olan bölgedeki tüy köklerinin yoğunluğuna ve genişliğine göre belirlenen tam ayarlı problar sayesinde tüy köklerine verilen ufak elektrik akımlarıyla birlikte bölgede bulunan tüm hücrelerin zarar görmesi sağlanır. Bu verilen zarar hiçbir zaman geri dönüşümü olmayacağı için kalıcı çözüm üretmektedir.


Bu işlemlerle uğraşan kişiler, uzun zamandır kullanılan iğneli epilasyon yönteminin çok yararlı olduğunu bildikleri için günden güne geliştirerek yeni teknolojiler keşfetmişlerdir.

Bu yeni üretilen sistemle birlikte, tüy köküne verilen zararın tamamen doktor kontrolünde olabilmesi için bir bilgisayar ve bir monitör yardımıyla faaliyet gösteren ve kontrolün tamamen doktorda olduğu yeni elektroliz tedavi şekli oluşturulmuştur. Bu yeni sistemle beraber, tüy köklerinin bulunduğu bölgeye nokta atışı yapılmakta ve uygun elektrik akımı hastaya verilmektedir. Bu sayede hastanın güvenliği en üst seviyede olmakla birlikte tedaviden alınan sonuçta maksimum seviyeye çıkmaktadır.

Fakat iğneli epilasyonun bilgisayarlı olan tedavisi günümüzde henüz çok yaygın olmadığı için birçok tedavi merkezinde uygulanamamaktadır. Ülkemizde gerçekleştirilen iğneli epilasyon tedavileri genellikle ince, sarı ve beyaz kıl kökleri üzerinde oldukça etkilidir. Yapılan operasyon mutlaka uzman bir kişi tarafından daha önceden tamamen sterilize edilmiş bir yerde gerçekleştirilmelidir.

Kalıcı sonuç için çoklu uygulama gerekir. 2 tip elektrolizis vardır:


Galvanik elektrolizis (direk akımla elektrolizis)

Termolizis (alternatif akımla elektrolizis)

Galvanik elektrolisis:


Direk galvanik akım iğne aracılığı ile kıl köküne iletilir, ve dokuda sodyum hidroksit tuzu üretilir ve bu kostik ajan kıl kökünü haraplar. Uygulama esnasında hastaya metal bir topraklama hattı bağlanır ve bir jel sürülür.


Akım hastanın ağrı eşiğine göre teknisyen tarafından ayarlanır ve akımın uzunluğu da teknisyen tarafından ayarlanır. Galvanik elektrolizis yavaştır, her kıl için bir dakika uygulama ve çok sayıda giriş gerekir.

Termolizis


Termolizis yönteminde yüksek frekanslı alterne akım iğne vasıtasıyla kıl köküne iletilir. Kıl kökünde oluşan ısı moleküler vibrasyona neden olarak kıl kökünü fiziksel olarak haraplar, kimyasal bir reaksiyon oluşmaz.


Bir çok modern elektrolizis aleti blend (karışık) denen galvanik elektrolizis ve termolizis yöntemin karışımını kullanır. Ne yazık ki bu iki yöntemi kıyaslayan bilimsel çalışma yoktur.


İyi bir termolizis için iğnenin köke doğru bir şekilde girmesi ve doğru yoğunluk ve sürede akımın verilmesi gerekir. Ek olarak anajen evredeki kıllar tedaviye iyi cevap verirken telojen evre kılları daha az yanıt verir. Tedavi edilecek alandaki anajen ve telojen kılları ayırt etmek için, tedavi edilecek alan bir kaç gün önce tıraşlanır, bir kaç gün sonra deri yüzeyinde görülen kıllar anajen evrededir ve anajen kıllar tedavi edilir. Anajen kıl büyüme evresinde iken; telojen kıl dökülme evresindedir.



İğneli epiasyonun potansiyel yan etkileri skar (küçük çukurcuklar), açık veya koyu renkli lekedir ve bu riskler teknisyenin tecrübesi ile ilişkilidir.


Ağrı en çok rahatsız eden bulgu olmasına rağmen işlemden bir saat önce EMLA denen lokal anestetik krem kullanılabilir. Ayrıca lokal bakteri ve virüs enfeksiyonları gelişebilir. Bu güne kadar hepatit ve AİDS geçişi rapor edilmemiştir. Kalp pili olan hastalara iğneli epilasyon uygulanamaz.



İğneli epilasyonun avantajı etkinin kalıcı olması ve ince ve renksiz tüylerde de başarılı olmasıdır. Oysa laser ve IPL ile yapılan epilasyon ancak koyu renkli ve kıllarda uygulanabilir. Yöntem diğer tedavilere göre daha ucuzdur. Fakat bu yöntem ağrılıdır ve tedavi süresi daha uzundur.


Elektroliz epilasyon başarısı,uygulama tekniği ile çok ilgilidir. Yandaki resimlerde epilasyon iğnesinin yanlış konumları görülmektedir. Resimde elektrotun ucu kıl kökü hücresinin uzağına yerleştirilmiştir. Resim 2 elektrot kıl kökü hücresinin altında kalmıştır. Resim 3 de elektrotun ucu kıl kökü hücresinin üstünde kalmıştır. Tüm bu yanlış elektrot yerleşimleri, kıl kökü hücresini tahrip edemeyecek uzaklıkta kaldığından başarısız epilasyonla sonuçlanacaktır.


İğneli epilasyon iz bırakır mı?


İğneli epilasyon sırasında batırılan iğneler ve uygulanan elektrik akımı ile ciltte geçici kızarıklık, ödem, kabuklanma hatta yanık ve enfeksiyon gelişebilir. Bu yan etkiler genellikle gecici olmaktadır nadiren kalıcı iz kalmaktadır.

İğneli Epilasyon'un Avantajları


Yaklaşık 125 yıldır uygulandığından etkinliği ve güvenliği kanıtlanmıştır.

Uygulanan her kezde aynı sonucu verir

Her türlü cilt ve kıl tipinde etkilidir. Küçük alan uygulamalarında ucuza gelir.



İğneli Epilasyon'un Sakıncaları

Uygulamalar ağrılıdır

Tek tek her kıla uygulama yapıldığından uzun zaman alır

Başarı şansı yapan kişinin deneyim ve tekniğine göre değişir.




İĞNELİ EPİLASYON NASIL UYGULANIR?TEDAVİ ÖNCESİ VE SONRASI

İğneli epilasyon uygulanacak bölge ilk olarak bol su ile temizlenir. Temizlendikten sonra hacim olarak %70’i geçmemesi gereken alkolle birlikte bölgeye tampon uygulanır. Epilasyon işlemi için az bir

frekans yeterli olucaktır. Tedavi sırasında hastada herhangi bir ağrı veya acı hissi oluşmaz, sadece ufak bir ısı hissedilebilir.



Tedavide yararlanılacak olan iğneler mutlaka steril ve daha önceden başka bir kişiye uygulanmamış olması gerekmektedir. İğne, deriye paralel bir pozisyonda kıl köküne doğru sokulur ve elektrik akımı verilmeye başlanır. İğne kıl kökünden çıkartılmadan önce elektrik akımı kesilir ve eğer kıl kökünde istenilen zarar meydana gelmişse kıl kökü kendiliğinden düşmektedir. Tedavi süresi de iğneli epilasyon uygulanacak olan bölgedeki kıl yoğunluğuna göre farklılık göstermektedir.



Tedavinin ardından deride hafif kabarıklıklar ve kırmızı ufak yaralar meydana gelebilir. Hatasız geçen bir operasyonun ardından bile bu tür yan etkilerle karşılaşmak her zaman mümkündür. Bu teknikle epilasyon yaptıracak olan kişi, çok yorgun veya uykusuz bir şekilde veya hasta bir şekilde operasyona girmemelidir. Genellikle bu tür zamanlarda vücut alarm verdiğinden dolayı hassasiyeti artacak ve ortaya acı hissi çıkacaktır.



İğneli epilasyon kesinlikle kulak, kaş ve alın bölgelerinde bulunan kıllar için uygulanmaz. Tedavi uygulandıktan sonraki bir gün içerisinde cildin temiz hava almasını engelleyen parfüm, deodorant gibi ürünlerin kullanılmaması tavsiye edilir. Bunun dışında tedavinin hemen ardından gelen üç gün içerisinde güneş ışığına direk maruz kalınmamalı mümkünse güneş altına hiç çıkılmamalıdır.